Bu yıl, sıcak savaş ortamı festivali doğal olarak etkileyip, çok farklı biçimlendirdi.
Geçen yaz, Covid-19 salgını nedeniyle iki yıl birleşince, bol filmli, az katılımlı dolgun bir 74. yıl yaşadıktan sonra, bu kez, beklenenin tersine, kutlama törenlerinin az ve mütevazi olduğu bir 75. yıldönümü yaşanmakta…
Örneğin, festivalin geleneksel açılış kokteyli bile yapılmadı. Sıcak savaş ortamında, Ukrayna devlet başkanını dinledikten sonra şampanya içip sabaha kadar dans etmek ters olacaktı…
Bu arada noktasal davetler tabii ki düzenleniyor. Birçok yıldız oyuncunun sadece kırmızı halıda boy göstermeleri düşünülemezdi…
Ancak, 75. yıl doğal olarak önemli bir bilanço dönemi. Bu nedenle, salı akşamı, Altın Palmiye sahibi birçok yönetmenin katıldığı özel gecede, Dardenne kardeşler, Christian Mungiu ve Ruben Östlund gibi bu yıl yine yarışanların arasında, Emir Kusturica ve Nuri Bilge Ceylan gibi birçok yaratıcı sinema ustası da bulunmaktaydı …
Bu yönetmenler, ayrıca, iki gün boyunca, sinemanın geleceğine yönelik düşüncelerini ifade edebildikleri toplantılara katıldılar.
Yarının sineması nasıl olacak?
Film dağıtım ve izleme biçimleri nasıl gelişecek ?
Ve daha bir dizi soru, yaşadığımız dönüşüm sürecinin kaçınılmaz okarak gündeme getirdigi temel konulardı.
Kutlama gecesinin sonunda, Fransız oyuncu ve yönetmen Louis Garrel’in güldürü türü son filmi, yarışma dışı izlendi…
Trajediye, komediden çok daha yakın olan günümüz dünyasında, sinemanın bir işlevi de seyirciyi rahatlatmak, güldürmekti…
Yeter ki, Louis Garrel’in filmi “L’innocent” gibi, kahkalarımıza ince anlamlar yüklemeyi basaran türden masum bir güldürü olsun!