Merve YİĞİTCAN – İSTANBUL
Başta Çin, ABD ve AB olmak üzere küresel piyasalarda artan resesyon endişeleri, Türkiye için stres oluşturmaya başladı. Özellikle son 1,5 yıldır ihracat öncülüğünde büyüyen Türkiye ekonomisi için söz konusu pazarlardan gelen yavaşlama sinyalleri verilere de yansıyor. İSO İhracat İklim Endeksi’nde haziran ayında yaşanan düşüş, İktisadi Yönelim Anketi’ne göre de gelecek 3 ay için ihracat siparişlerindeki artış eğiliminin zayıflaması, yavaşlamanın Türkiye’ye yansımasının en önemli göstergelerinden bazıları. Ekonomistler resesyon beklentisinin yarattığı kaygının ikinci 6 ayda büyümede belirgin şekilde yavaşlama ile hissedileceğini söylerken, ihracatta ise yataylaşma ya da kısmi düşüş olarak kendini göstereceğini dile getiriyor. Resesyon endişelerinin getirdiği yavaşlamadan en çok etkilenenler Avrupa’ya daha fazla bağımlı olan sektörler ve firmalar olacak. Söz konusu firmalar, beklenen cirolarının düşmesi nedeniyle borçlarını ödeyememe riskleri ile karşı karşıya kalabilir.
Resesyon yaklaşıyor
Prof. Dr. Erhan Aslanoğlu, son dönemde daha yüksek sesle dile getirilmeye başlayan küresel piyasalarda resesyon endişelerini DÜNYA’ya değerlendirdi. Dünyada yaşanan son gelişmeler ışığında beklenen resesyonunun daha da yaklaştığına işaret eden Aslanoğlu, olası resesyonun Türkiye’ye muhtemel etkilerini tarif ederken, öncelikle dünya ekonomisinin lokomotifi sayılan Çin, ABD ve AB’deki kritik gelişmelere dikkat çekti: “Çin hem COVID-19 hem de jeopolitik dengelerdeki değişiklikler karşısında ciddi yavaşlama içinde. Avrupa da Rusya-Ukrayna Savaşı’ndan tahmin edilenden daha fazla etkileniyor, daha sert yavaşlamaya doğru gidiyor. ABD ise hala fena değil. Ama tüm öncü göstergeler Amerika’nın resesyonunun beklenenden erken geleceğini gösteriyor. Bu yılın son çeyreği ya da gelecek yılın başı gibi Amerika resesyona girebilir..”
“2’nci 6 ay ilkinden farklı olacak”
Türkiye’nin 2021’den bu yana ihracata dayalı büyüme gösterdiğini vurgulayan Aslanoğlu, burada bir yavaşlama olacağını ve yavaşlama sinyallerinin de gelmeye başladığını dile getirdi. Özellikle ihracat siparişlerindeki yavaşlamaya dikkat çeken Aslanoğlu, olası resesyonun Türkiye ekonomisindeki muhtemel etkilerini şöyle sıraladı: “Dünyada gelişmekte olan ülkelere geçen yıl gelen paranın tamamı bu yıl ilk 6 ayda çıkmış görünüyor. Bu da yerel paralarda değer kaybı stersi yaratıyor. TL bunu fazlasıyla yaşamıştı. Son aylarda yeniden hissetmeye başladı, devam da edecek. Üstelik biz para politikasını gevşek kullandığımız için ekstra stres altındayız. Yılın ilk 6 ayında hızlı büyüdüğümüz için yılsonunda yine yüzde 4 gibi bir büyüme ile bitirebiliriz, ama ilk 6 ay ile ikinci 6 ay çok farklı olacak. Dolayısıyla homojen olmayan bir yüzde 4 büyüme olacak. Gittikçe yavaşlama hissedilecek.”
Bu noktada özellikle Avrupa’ya çok bağımlı olan sanayilerin ve firmalar çok dikkatli olması gerektiğinin altını çizen Aslanoğlu, parite etkisinin de devam edeceğini, bunun yanında Türkiye ihracatında keskin bir düşüş beklemediğini, yataylaşma ya da ihracat artış hızında düşüş olabileceğini, iki durumda da büyümenin yavaşlayacağını kaydetti. Türkiye’nin resesyon durumunda bir avantajı olduğunu da sözlerine ekleyen Aslanoğlu, “Türkiye önemli. Özellikle lojistik bakımdan Türkiye birtakım ürünlerin arz edildiği merkez olabilir” dedi.
“Dünya resesyona girmese de ekonomimiz yavaşlayacak”
DÜNYA’ya konuşan Prof. Dr. Fatih Özatay da olası resesyonun Türkiye’ye etkilerini değerlendirdi. İhracatın önemli kısmının Avrupa’ya yapılması nedeniyle öncelikle ihracatın olumsuz etkilenmesinin bekleneceğini kaydeden Özatay, “Dünya resesyona girmese bile bizim ekonomimizin yavaşlaması beklenirdi, ama sınırlı olurdu. Çünkü ihracat yapabilirdik. Mesela 2001 krizinde ekonomimiz daraldı. Ama ihracatta sorun yoktu. 2008’deki küresel krizden dolayı ekonomimiz daraldı, bir de ihracat azaldı oradan da darbe yedik. Şimdi kendi kabahatimiz nedeniyle ekonomimiz zaten iyi gitmiyor. Şimdi de küresel nedenlerden dolayı da ihracat azalacak ya da artmayacak” dedi. Özatay, “Bu kadar yüksek CDS ve enflasyonla dünya resesyona girsin girmesin ya da Avrupa daralsın daralmasın bizim gidebileceğimiz bir yer yok” uyarısında bulundu. Ciddi bir ekonomi programına ihtiyaç olduğunun altını çizen Özatay, itibarlı bir merkez bankasına, enflasyona odaklanan bir para politikasına, döviz cinsinden vatandaşlarından borçlanmayan bir maliye politikasına, MB’nin ve TÜİK’in bağımsız olmasına ihtiyaç olduğunu sözlerine ekledi.
İhracatçılar resesyona karşı önlem almaya başladılar
Ekonomistler yaklaşmakta olan resesyonun sinyallerini veriler ve analizlerle ortaya koyarken, sahadaki sanayiciler de özellikle siparişlerdeki yavaşlamalarda durgunluğu ciddi ölçüde hissetmeye başladı. Bu noktada Türkiye’yi en fazla etkileyecek olan, Türkiye’nin en büyük ihracat pazarı olan Avrupa’nın resesyonu… Avrupa’ya yoğun ihracatı olan sektörler ve bu sektörlere yönelik ara mamul üreten sanayilerde resesyon senaryoları üzerinde çalışmalar başladı. Firmalar resesyona karşı yeni pazar arayışı, doğru fiyat politikası, daha az karla büyüme gibi birtakım önlemler almaya başlamış durumda.
“DURGUNLUĞU HİSSEDİYORUZ”
Baran Çelik/Otomotiv Endüstrisi İhracatçıları Birliği (OİB) Başkanı: Sektör uzun süredir Avrupa pazarı dolayısı ile durgunluğu hissediyor. İlk 6 ayda pazar yüzde 14 daralmış durumda. Global pazarlarda daralma devam edebilir ancak Avrupa otomobil pazarı çok düştüğünden ötürü ki; bunda tabii çip etkisi de oldu, daha fazla daralmaz diye ümit ediyoruz ve bekliyoruz.
“YATIRIMLAR YAVAŞLAYACAK”
Kutlu Karavelioğlu/Makine İhracatçıları Birliği (MAİB) Başkanı: Dünyanın en büyük sorununun enflasyon ve borçluluk olacağını pandeminin başından itibaren dile getirdik. Nihayet, kaçınılmaz olarak uygulamaya sokulmakta olan sıkılaştırma politikalarının ekonomileri soğutacağı biliniyor. 2022 yılının son çeyreğinde ve 2023 yılının ilk iki çeyreğinde AB ve ABD’de makine ve teçhizat yatırımları önemli ölçüde yavaşlayacaktır. Türkiye’ye yönelik makine talebi de bu yavaşlamadan etkilenecektir. Ancak biz Türkiye’ye kaymakta olan ilave tedarik talebi ve yakından tedarik amaçlı taleplerin yavaşlama döneminde de belli ölçülerde süreceğini ümit ediyoruz.
“TONAJDA YÜZDE 10 ETKİLENEBİLİRİZ”
Çetin Tecdelioğlu/İstanbul Demir ve Demir Dışı Metaller İhracatçıları Birliği (İDDMİB) Başkanı: Dünya, emtia ve enerji fiyatlarının yükselmesi finans kaynaklarının oluşumundan dolayı bir yavaşlamaya ister istemez girecek. Hayat pahalılığı bir resesyonu oluşturuyor. Bunun etkisi tabii ki yaşanacak. Biz gelişmekte olan ülkelerdeki şiddet daha fazla olacak. Sektörel bazda iyi inceleyip değerlendirmeler. Şu an talepte bir düşüş var ama ciddi anlamda ihracatta düşüş etkisi göremiyoruz. Ama son çeyreğe girdiğimizde ihracatımızı adet bazında, tonaj bazında da yüzde 10 gibi etkileyeceğini tahmin ediyoruz. Sektörler olarak tek tek değerlendirip, ihracata negatif etkisinin nasıl olacağı ile ilgili önlemler almamız lazım.
“İHRACAT FİYATLARI ETKİLENECEK”
Mustafa Laçin/TÜRKBESD Yönetim Kurulu Üyesi: Dünya ekonomisinde ciddi bir kaos var. Bunun sonucu bir resesyon bekleniyor. Avrupa’da yani bizim bölgede resesyon daha çok telaffuz ediliyor. Bunun ilk emareleri olarak bakır, çinko, alüminyum, nikel gibi sanayinin temel hammaddelerinin fiyatlarında yüzde 30’lara varan ciddi düşüşler var. Bu aslında resesyonun ve taleple ilgili riskin ilk işareti gibi geliyor. Bu gündemimizde, tedbir alıyoruz. Daha ekonomik ürünlerin ön plana çıkacağı, müşteriye yakın olmanın daha öncelikli olacağı bir döneme giriyoruz. Fiyat politikamızı güncel tutmaya çalışıyoruz. Resesyon nedeniyle fiyat rekabetine girmek zorunda kalabiliriz. İhracat fiyatında düşüş olabilir. Bu bize karsızlık getirebilir. Ama bu süreçte müşteri kaybetmek en önemlisi.
AVRUPA’NIN DİSCOUNT MARKETİ GİBİYİZ”
Yavuz Eroğlu/TOBB Plastik, Kauçuk ve Kompozit Sektör Meclisi Başkanı Yavuz Eroğlu: Sektörümüz çok büyük bir sektör. Otomotiv, beyaz eşya, gıda ambalajı gibi birçok sektörle ilintili. Bu sektörler etkilendiği takdirde biz de etkileneceğiz. Ancak bu krizde bir fırsat olabilir. Resesyon Avrupa’da sadece tüketimi değil üretimi de vuracak. Avrupa aynı zamanda üretim yapılan bir kıta. Şu anda Rusya gazı Avrupa’yı sıkıştırıyor. Bu durum Avrupa’daki üretimi zorlayacak. Türkiye’deki enerji kamu sübvansesi nedeniyle Avrupa’dan şu an için daha ucuz. Avrupa’da bazı fabrikalar doğalgaz sorunu nedeniyle çalışmayabilir. Üretim maliyetlerinden dolayı bu dönemde farklı alternatif arayacak Avrupalılar, bunu Türkiye’den talep edebilirler. Böyle bir krizde kartlar yeniden dağıtılabilir. Biz Avrupa’nın discount marketi gibiyiz. Dolayısıyla Türkiye’ye yönelebilirler.
“BİRİM FİYATLARDA GERİLEME OLACAK”
Rüstem Çetinkaya/İstanbul Maden İhracatçıları Birliği (İMİB) Yönetim Kurulu Başkanı: 2008’deki kriz gibi olmayacağını düşünüyorum. Çünkü hem finansal piyasalar hem de sanayi piyasası resesyon beklentisi içinde ve buna hazırlanıyor. Şu an 2008’de olduğu gibi bir resesyon sinyali yok. Özellikle Amerika pazarında doğal taş tarafında artış var. Birçok pazardan talepler artıyor. Bazıları bunu da resesyonun habercisi diye yorumluyor. Talep tarafında bir şey yok ama emtia birim fiyatları noktasında düşüş var. Miktar artıyor birim fiyat düşüyor. İkisinin birden olduğu durumda iş gerileyecek zaten. Maden ihracatı bir önceki seneye göre artışta. Özellikle metalik madenlerin birim fiyatlarında gerileme olacağını düşünüyoruz. Bakır gevşemeye başladı, alüminyum, krom, nikel gibi ürünlerde birim fiyatlar gevşeyecektir.
“YERLİ ÜRETİCİ KORUNMALI”
Adnan Aslan/Çelik İhracatçıları Birliği (ÇİB) Yönetim Kurulu Başkanı: Çok ciddi resesyon tehlikesi mevcut zira AB’nin henüz faiz yönünde bir harekette bulunmamasına rağmen talepte ciddi bir yavaşlama söz konusu. İhracat pazarlarında yavaşlama son iki aydır ciddi olarak kendini gösteriyor, çelik ihracatı ilk 5 ayda geçen senenin aynı dönemine göre miktarsal olarak yüzde -3 geride iken, şu an gerileme yüzde -8 seviyesine ulaştı. Dolar bazında bu rakam maalesef çok daha kötü. Üretim de ise yaklaşık yüzde 5 bir gerileme var. Öncelikle yerli sanayi desteklenmeli, talebin düştüğü ülkelerin ihracatçıları karşısında haksız rekabete karşı yerli üretici korunmalı. Enerji girdi maliyetlerinde sanayici aleyhinde olan düzenlemeler son bulmalı. Özellikle döviz konusunda yapılan düzenlemeler ihracatçılara uygulanmamalı.
Yavaşlama sinyalleri geliyor
Artan resesyon endişeleri, makro ekonomik verilerde de kendini göstermeye başladı. Son olarak haziran ayında açıklanan imalat sanayi kapasite kullanım oranları %78’den %77,6’ya geriledi. Yine İstanbul Sanayi Odası tarafından açıklanan haziran ayı İhracat iklim endeksi de 51,8 ile Şubat 2021’den bu yana en düşük seviyeye geriledi. Merkez Bankası’nın açıkladığı Haziran ayı Reel Kesim Güven Endeksi de yılbaşından bu yana geriliyor. Söz konusu endekste yer alan verilerden toplam sipariş, stok, üretim hacmi gibi verilerde düşüş yaşanırken, yine bu kalemlerde gelecek 3 ay için de beklenti negatif seyir izledi.
İhracat
“PAZAR ÇEŞİTLİLİĞİNİ ARTIRMAK GEREKECEK”
Adil Pelister/ İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamulleri İhracatçıları Birliği (İKMİB) Başkanı: Özellikle ihracatımızın yaklaşık yarısını yaptığımız AB’de gerçekten stagflasyon veya resesyon yaşanırsa bu ihracatımıza da olumsuz yönde etki edebilir. Yılın son çeyreğinde böyle bir risk var. Diğer yandan pandemi sonrası tedarik zincirinin bozulmasından dolayı Türkiye, lojistik avantajı, ürün kalitesi bakımından Avrupa için daha tercih edilir oldu. Bu avantajı dolayısıyla ülkemizin olası resesyondan daha az etkilenmesini umuyoruz. Kimya sektörümüz de ihracatının yüzde 41 olarak çoğunluğunu AB ülkelerine gerçekleştiriyor. Bu açıdan bakıldığında ihracat pazar çeşitliliğini artırmak resesyondan veya olumsuz olabilecek gelişmelerden daha az etkilenmek adına önemli. Sermaye ve finansmanı doğru yönetebilmek, yüksek katma değerli üretim ile ihracat kilogram birim değerini artırmak büyük önem taşıyor.
Turizm
RESESYON TURİZMCİLERİ DE TEDİRGİN EDİYOR
Avrupa’daki resesyonun endişesi ve yavaşlamanın etkileyeceği sektörlerden biri de hiç şüphesiz turizm… Türkiye için önemli pazarlardan biri olan Avrupa’da tüketicilerin seyahat harcamalarını kısmaları, özellikle kış döneminde Türkiye’ye beklenen Avrupalı turist sayısında bir düşüşe neden olabilir. Türkiye Seyahat Acentaları Birliği (TÜRSAB) Başkanı Firuz Bağlıkaya son dönemde yoğun bir şekilde dile getirilen küresel piyasalardaki resesyon olasılığının önümüzdeki süreçte turizm açısından oluşturabileceği riskleri göz ardı etmemek gerektiğini söyledi. Bağlıkaya, “Önümüzdeki dönemde yaşanabilecek bir küresel resesyon Türk turizminin gelişim hızını yavaşlatabilir. Bununla birlikte bu tür gelişmelere yönelik stratejik yaklaşım ve uygulanacak başarılı tanıtım ve pazarlama politikalarıyla bu süreci kendi lehimize çevirme olanağına da sahip olabiliriz. Bu konuda Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı’na (TGA) büyük görev düşüyor. Ancak TGA’nın mevcut yapısı bu ihtiyaca cevap vermekten ne yazık ki çok uzak görünüyor. Bu noktada seyahat acentalarından konaklama tesislerine kadar turizmin her alanında emek veren sektörün yasal temsilcilerinin görüşleri alınarak pazar ve destinasyon odaklı bir turizm stratejisi geliştirilmesi büyük önem taşıyor.”