Hastalığıma müteşekkirim

Sizi dünyanın koşturmasından alıp, başka coğrafyalara taşıyan ezgiler, ünlü Senfoni Şefi Aytuğ Ülgen’in yönetimiyle zihninize ulaşıyor. Kazara başka bir gezegene geldiğinizi zannediyorsunuz ki, bir bakıyorsunuz konserde sona gelinmiş. İşte böyle büyülü dakikaları yaşamanızı sağlayan Ülgen, müzisyenleri yaratıcı performanslar sunmaya yönelten biri için en zor hastalıklardan biriyle mücadele ediyor. MS ile… 3 yıl önce, yine böyle büyülü dakikaların yaşandığı bir konserde elleri titremeye başlamış. Sonra adeta orkestranın dümeni olan baton elinden düşmüş. Bu durum 1-2-3 kez yaşandığında ise, ‘bu işte bu tuhaflık var’ diyerek doktorun yolunu tutmuş.

Batonu ilk düşürmeye başladığında konsere iki batonla çıkmaya başladığını söyleyen Ülgen,“Biri düşerse diğeriyle devam ediyordum, piyanist arkadaşlar hemen yere düşen batonu bana veriyorlardı. 3-5 düşme durumu olduktan sonra ‘neymiş benim sorunum, hay Allah’ demeye başladım. Konser sırasında bazen zorlandığım anlar oluyor, bazen ayakta durmak istemiyorum. Tüm MS hikayem böyle başladı” dedi.

MS hastaları arasında yaygın olarak kullanılan tabire dikkat çeken Ülgen, “Herkesin MS’i kendine diyoruz ya boşa değil. Benim hastalığım kas ağrıları, uyuşma, hissiz alanların ortaya çıkmasıyla başladı. Yoğun bir hayatım vardı, sürekli uçaklara biniyor, konser veriyor, sağa sola gidip geliyordum. Yaşadığım süreci yorgunluk zannettim. Uzunca bir süre, ‘biraz dinlenebilsem geçecek aslında’ diyerek doktora gitmeyi de erteledim. Daha sonra dikkatli bir doktor arkadaşım tüm belirtileri birleştirip kontrole gitmemi söyledi. Tüm tetkikleri yaptıktan sonra lezyonlar tespit edildi ve MS teşhisi konuldu”diye konuştu.

HAYATIMIN YARISINI ÇEKİP ALMAK GİBİ..

Teşhisten sonra çok ciddi bir depresyon süreci yaşadığını ifade eden Ülgen, “Orkestra şefliğiyle uğraşıyorum. Yıllarca uğraşıp, kasları eğiterek kazandığınız motor becerileri müzik yaparken son derece önemli. Bu haber ise, tüm becerilerin bir anda elinizden kayıp gitmek üzere olduğunu söylüyor. İyi, profesyonel bir müzisyen ortalama 20-25 yılda yetişiyor. Ben 40 küsür yaşındayım. Hayatımın yarısından çoğunu müzikle geçirdim. Dolayısıyla bu haber, hayatımın yarısından çoğunu çekip almak gibiydi aslında… 2-3 ay gerçekten ciddi bir depresyon halindeydim. Haberi aldıktan sonra aileme, dostlarıma da söyleyemedim. Bu durumla önce kendim başa çıkmalıydım ki, onlara da hazmedebilecekleri şekilde söyleyebilmeliydim. Açıkçası, ‘Ah, canım yazık’ denmesini istemiyordum, çünkü ben ‘ah canım yazık’ biri değildim. Ayaktayım, hala işimi gücümü görebiliyorum. Sonra kendime bakıp, ‘hadi bu işi ele alalım’ dedim. ‘Umutlu olacağız, iyi doktorlarımız var benimle ilgileniyorlar, ellerinden gelenleri yapıyorlar. Oluşturulan programın dışına çıkmayacağım. Beslenme, spor gibi günlük aktivite olarak ne yapmam gerekiyorsa onları yapacağım. Etrafımızda zaten çok kötü şeyler var, bunlara bakmayarak yaşamak da mümkün. Hepsini üstlenmek zorunda değiliz. Dünyanın tüm acılarını sırtlanamayız, bizim de kalbimiz ve kendimize karşı sorumluluklarımız var. Önce kendimiz iyi olacağız ki, dünyaya yararımız olsun.’ İşte bu düşünceler, bana bir parça iyi geldi. Yanlış anlaşılmak istemem, düşüncem bu dünyaya karşı umursamaz olmak değil. Tam tersi, kendimle ilgilenerek, kendime iyi bakarak dünyaya daha fazla yararımız olabilsin düşüncesiydi. Bu hastalık, bana dünyaya dair yeni bir bakış açısı geliştirme fırsatı verdi. Üzgün, kırgın, isyan ediyor değilim, tam tersine çok müteşekkirim. MS bana kendimi yeniden tanıma, yeniden tanımlama, dünyayı anlama ve bu dünyadaki işlevimi tekrar sorgulayarak ayakları yere basan bir misyon keşfetme imkanı sağladı” ifadelerini kullandı.

KONSERLERİN TAMAMINI İPTAL ETTİ

Doktorun tedavi sürecinde konser takvimini azalt yönünde telkinde bulunduğunu ifade eden Ülgen, “Yılda ortalama 150-180 konser veriyorum, yani bu aşağı yukarı 2-3 günde bir konser demek. Bazen üst üste her gün oluyor, bazen konser araları bir parça açılıyor, ama neticede program çok yoğundu. Dünyayı geziyordum, aklınıza gelebilecek her yere gidip geliyordum. Doktorum, ‘Programınızı azaltacaksınız, bu yoğunlukla olmaz bu işler’ dedi. Kabul ettim, ilk yaptığım o sezon konserlerin tamamını iptal etmek oldu. Belli başlı birkaç tane yapmak durumunda olduğum konserler kaldı. Doktorum, ‘İdeal bir sayıyı belirleyelim ve onun üstüne çıkmayalım. Kendinizi yorgun hissetmeyeceğiniz konser sayısını ideal olandır’ dedi. En sonunda ayda en fazla 2 konser yapılabileceğine karar verdik. Şimdi, o sınırlara bile yaklaşmıyorum doğrusu, bestecilikle uğraşıyorum, operalar, senfoniler yazıyorum” diye anlattı.

MS BENİM İÇİN ÇOK İYİ OLDU

Sanatçılar en önemli ürünlerini depresyonun dibindeyken ortaya koyduklarını söyleyen Ülgen, “Her güzel iş, ‘bırakıyorum bu işleri’ diyerek yazılıyor ama bırakmak ne mümkün. Çok daha fazlasını, çok daha iyisini yapıyorsunuz, günün sonunda her düşüş daha yükseğe sıçramayla sonuçlanıyor. Ben de bırakmayı düşündüm. Bırakmadan da var olunabiliyor. Müzik yer yüzünde yapılacak tek seçenek değil. Bir sürü başka şeyle var olabilirim hayatta. MS’e bunun için müteşekkirim. Hastalıktan önce farkındaydım ama MS sayesinde, bu giderse eğer elimden, başka şeyler de var diye düşündüm. 7 dil biliyorum çeviri yapabilirim, bestecilik yapabilirim. Bunun için kağıt kalem yeterli. En kötü ihtimalle kağıt kalem kullanamayacak hale gelirsem, birisine söylerim yazar benim için. Buna benzer yeni yöntemler keşfettim, bu sayede artık ayaklarım yere daha sağlam basıyor. İhtimallerin aslında ne kadar geniş olduğunu fark ettim. Bazen başımızdan geçen böyle korkunç şeyler ya da ağır deneyimler, bize daha önce hiç farkında olmadığımız dünyaların ve fikirlerin kapısını aralıyor. Bu bakımdan MS, benim için çok iyi oldu” dedi.

MS teşhisi konan genç- yaşlı pek çok kişiye seslenen Ülgen, “Umutsuzluğa kapılmayacağız, birbirimize sarılarak tüm zorlukların üstesinden geleceğiz. Bu hastalıkla karşılaşan insanlara en büyük tavsiyem, depresyona girmeye gerçekten gerek yok. Ama illa girmek isterseniz hemen girin ve çıkın. Bu hastalık her şeyin bitmesi, yolun sonu, hayatın sona ermesi tükenip bitmek, mahvolmak anlamına gelmiyor. Tam tersine çok daha başka, daha büyük, daha yaratıcı anlamları olan bir hastalık. Bir diğer önemli husus, doktorların protokollerine sonuna kadar uymak gerekiyor. Siz kendiniz için ilksiniz ama onlar için ilk değilsiniz. Sizler gibi çok fazla insanla karşılaşıyorlar, kendi alanlarını çok yakından takip ediyorlar. Dolayısıyla durumunuzu kolaylaştırmak, hayat kalitenizi artırmak için de ellerinden ne geliyorsa yapıyorlar. O protokollerin dışına çıkmadan yaşamak uzun süre yaşam kalitesinin bozulmadan yaşayabilmek anlamına da geliyor. En az bunun kadar önemli bir diğer şey stres, mutsuzluk, umutsuzluktan olabildiği kadar kaçmak” diye anlattı.

30 Mayıs Dünya MS Günü özelinde Türkiye Multipl Skleroz (MS) Derneği’nin katkılarıyla, Multipl Skleroz (MS) hastalığı konusunda farkındalık oluşturmak adına klasik müzik konseri düzenlendi. Şef Aytuğ Ülgen yönetimindeki Internum Oda Orkestrası ve solist Oleksandr Samoylenko’nun yorumuyla Vivaldi ve Piazolla’nın eserleri seslendirildi. Ardından Yonca Lodi ve orkestrası izleyenlere unutulmaz bir gece yaşattı.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir