Eski Başbakan Tansu Çiller, Karabük’ün il oluşunun 27. yıl dönümünü kutlaması kapsamında, Karabük’te yayın yapan BRTV’den Mehmet Çetinkaya‘nın sorularını yanıtladı. AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın isteğiyle siyasete girmeye hazırlandığı yönünde iddialar son aylarda kulislerde dolaşan 76 yaşındaki Çiller, konuşmasında muhalefeti hedef aldı. Çiller’in Adalet Partisi ve eski Doğru Yol Partili kurmaylarla temasa geçtiği ortaya çıkmıştı.
Çiller Türkiye’deki siyasi tablo içinde eksik gördüğü bir şey olduğunu belirterek şöyle dedi: “Türkiye’de merkez sağ yok. Yani merkez sağ ve merkez sol da yok aslında. Merkez sağım diye ortaya çıkanlar aslında merkez sağ değil. Doğru Yol Partisi’nden kopup (Meral Akşener’i kastediyor) sonra AK Parti’nin kurucusu olup sonra MHP’nin elini öpüp sonra ondan çıkıp ben merkez sağ olacağım diye bir takım milliyetçi ayakları kesen, milliyetçi cenahı o parti içinde yok eden bir yaklaşımla merkez sağ olunmuyor. Merkez sağ gerçekten bütün ülkeyi kucaklayan herkesi rahat ettiren ama Türkiye’nin aynı zamanda milliyetçilik ruhunu tek çakıl taşı vermem anlayışıyla icraata koyan, uygulayabilen, uluslararası düzeyde bunu yapabilen bir yaklaşımdır.”
Türkiye’nin uluslararası vahim sorunlarla karşı karşıya olduğunu, dünyada Çin, Rusya, Hindistan ve İran’a ile Batı arasında bloklaşma bulunduğunu, Batı’da da insan haklarının iyi olmadığını anlatan Çiller, iki bloğun da Türkiye’nin parçalanmasına uğraştığını iddia etti. Türkiye’yi uluslararası düzeyde düzlüğe çıkarmak gerektiğini dile getiren Çiller bu tablo içinde ne yapmak istediğini şöyle anlattı:
* Burada büyük bir bölünmüşlük görüyorum. Bu bölünmüşlük bir tarafta iktidarda olanlara büyük bir cephe almış durumda. Onları beğenmiyorlar, böyle bir muhalefet çıktı. Ama Türkiye’nin önüne koydukları o 6’lı masa, 6’lı koalisyonlarla bir yere gitmek mümkün olmadığını biliyorum.
* Bakın Türkiye’nin yüzde 6,5 doğal bir büyüme oranı var. Nedir bu büyüme oranı? Tek başına iktidarlar olduğu zaman, Türkiye 6,5 büyümüş. Ne olmuş arada darbeler olmuş. O zaman 3,1’e düşmüş. Ama eğer koalisyonlar olursa, koalisyonlar döneminde Türkiye’nin büyüme oranı 2,8. Darbelerin de altında. İki veya üç partili koalisyonlardan bahsediyorum. Yüzde 80 veya yüzde 90’da iki parti. O bile kimlerin ne olacağını ne yapacağını bilemeyen bir ortam oluşturuyor.
* Şimdi aralarından daha henüz bir Cumhurbaşkanı adayı çıkaramamış. Birisi çıkıyor iradesini koyamıyor. O irade altı parçaya bölünmüş. Hepsi farklı bir şey düşünüyor. Yani daha Cumhurbaşkanı adayını belirlemekte bir araya gelemeyen ve bir aday çıkaramayan o iradeyi bölüşürken kavgaya düşen bir irade nasıl olacak da bir araya gelip de Türkiye’yi böyle bir ortamda idare edecek.
* Böyle bir ortamda idare etmenin ötesinde kazansalar bile azınlık hükumeti kurabilecekler. Ve ancak HDP gibi bir partinin ipine asılarak çoğunluğu bulacaklar. Türkiye böyle bir ortamdan dünya yeniden şekillenirken nerede yerini alacağını tayin etmesini, böyle bir HDP’in ipine bağlı bir oluşuma bırakacak.
* Ben bütün bunları gördükçe ülkem adına bir anne gibi, evladına bakar gibi ülkeme bakıyorum. Hiçbir kişisel ikbal veya sandalye dileğim yok. Allah şahidimdir. Nasıl olsun ki? Benim için bunların hepsi geride kalmış.
*Türkiye’nin başına neler gelebileceğini görüyorum. Onun için bir merkez sağa ihtiyaç olduğunu düşünüyorum. Bunun kurulmasına yardımcı olabilirim. Bunun başını çekebilirim. Bu kapıyı açık tutmak için mücadele verebilirim. Ben karar da vermedim. Milletim karar versin” dedi.
* Bana çok ısrar edildi şu ana kadar gel diye? Ben dedim ki niye geleyim? İyi gidiyor işler. Türkiye rahat büyümesi iyi. Bir ihtiyaç olacak ben bu ihtiyaca cevap verdiğimi göreceğim ve Türkiye çok büyük bir tehlike altında göreceğim. Şimdi bütün bunlar bir araya gelince benim bu ülkenin bana verdiklerinden sonra, bana verdikleri tecrübelerden sonra eğer benim üstümde bir vebal, görev varsa bunu yerine getirmekten kaçmamalıyım. Ama böyle bir talebim, isteğim yok. Heyecanım Türkiye için. Türkiye bölünmesin.
* İşte bütün bunlar içerisinde zor bir karar beni bekliyor. Daha o kararı vermedim. O kararı kendim için kesinlikle vermezdim. Ama ülke için böyle bir ihtiyaç varsa ne olduğum da hiç önemli değil. Türkiye yeter ki yanlış adımlar atarak kendine altılı koalisyonlara, HDP’nin ipine bağlı olarak bir çoğunluğu zar zor elde etmelere, doğru dürüst bir kişinin çıkıp da adayım diyemediği o iradeyi kendinde bulamadığı bir ortamda hangi iradeyle Türkiye’yi idare edecekler. Bütün bunlar beni kısaca dehşete düşürüyor.