İYİ Parti Genel Lideri Müsavat Dervişoğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın mümkün bir anayasa değişikliğiyle yine aday olmasının lakin Meclis’te nitelikli çoğunluk sağlanarak mümkün olabileceğini belirtti. “Bugün bu türlü bir çoğunluk iktidarın elinde yok. Cumhurbaşkanı aday olamaz, boş yere uğraşmasın” dedi.
“SEÇİM KARARI İÇİN MECLİS ARİTMETİĞİ GEREKLİ”
Manisa ziyareti sırasında basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Dervişoğlu, erken seçim ve Cumhurbaşkanlığı adaylığı tartışmalarına değindi. İYİ Parti önderi şunları söyledi:
“Hükümetin bir açıklaması var en erken seçim onlara nazaran 2027’nin Ekim ya da Kasım ayında gerçekleşeceği söyleniyor. TBMM’nin seçime yönelik almış olduğu bir karar yokken, varsayımlar üzerinden siyasi spekülasyonlar yaratılmasını anlamıyorum. Seçimi talep eden kişinin, TBMM’den erken seçim çıkarabilecek bir meclis aritmetiğine sahip olması gerekiyor. Bütün denklemler iktidara çıkıyor. Münasebetiyle iktidarın arzuladığı vakitte seçim yaptırabilme avantajının tanınması lazım muhalefetin”
ANAYASAL SINIRLAR
“Kamuoyu araştırmalarında Erdoğan ile iki belediye liderlerinin yarıştırıldığını görüyoruz. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’na nazaran, Erdoğan, bir daha cumhurbaşkanı adayı olamıyor. Zira Anayasa en fazla iki kere seçilebileceğini söylüyor. Aday olamayacak birinin adaylarla yarıştırılması hali, insanın aklına siyasette öbür diğer şeyleri getiriyor. Türkiye bunu hak etmiyor. Anayasayı delmek için bu tartışmaları erkenden gündeme getirmek suretiyle, aday olamayacak bir kişinin adaylığının önü açılmaya çalışılıyor. Ben Türkiye’de istek ederim ki demokratik bir yarış olsun. Lakin bu Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, siyasette kutuplaşmalara vesile olan bir sistem. Türkiye’nin öncelikle bu tartışmaları bırakıp o sistemden nasıl kurtulacağının hesabını yapması lazım. Kanaatim bu”
“MİLLETİMİZİN VARLIĞI TEHDİT ALTINDADIR”
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin sözleriyle başlayan PKK terör örgütü lideri Abdullah Öcalan’ın ‘umut hakkından faydalanmasına’ ait soru üzerine Dervişoğlu, şu tabirleri kullandı:
“Geride bıraktığımız periyot içinde birtakım yaşanmış olayların bugün pişirilip pişirilip Türkiye’nin gündemine getirildiğine daima birlikte şahit oluyoruz. ‘Yeni açılım süreci’ diye bahsedilen şeyin üzerinden Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş ideolojisine yönelik bir kalkışma hali gözlemliyorum ben. Cumhuriyet’in pahaları tartışılıyor. Ulusal kimliğimiz tartışılıyor. Vatandaşlık tarifi tartışılıyor. Cumhuriyet taarruz altındadır. Biz diyoruz ki cumhuriyeti yıktırtmayacağız. Milletimizin varlığı tehdit altındadır. Türkiye’yi Türksüzleştirmeyeceğiz. Ben kayyum atamalarına karşıyım. Kayyuma muhtaçlık yok ancak bu hükümet harika hal seviyor. Münasebetiyle fevkalâde hal yetkilerini bu Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi üzerinden olağanlaştırdıkları için Türkiye’yi fevkalâde hal kaidelerinde yönettiklerine ve kılıçlarının her tarafının kestiğine inanıyor. Meğer Türkiye bir hukuk devletidir. Türkiye’de demokrasi, laiklik, cumhuriyet tartışılıyor. Demek ki Bu sistem Türkiye’yi demokratik, laik, toplumsal bir hukuk devleti olabilmekten uzaklaştırılmış”