Dünyada her yıl ekim ayının ikinci cuma günü “Dünya Yumurta Günü” olarak kutlanıyor. Yumurtanın uzun yıllar boyunca en ekonomik protein eseri olarak kalacağının altını çizen HasTavuk Yönetim Kurulu Lideri Müjdat Sezer, “11 Ekim Yumurta Günü olarak tüm dünyada kutlanıyor. Çok kıymetli bir gün zira yumurta, hem sağlıklı hem ekonomik hem de kolay üretilebilir, etraf dostu bir eser. Yumurtanın içinde her türlü vitamin, mineral ve her türlü aminoasitler var. Bir yumurta sonradan bir canlıyı dünyaya getiriyor. Bu halde yaratılmış, münasebetiyle insanların en kıymetli besinlerinden birisi olmasının sebebi de bu. Şu anda ve gelecekte yumurta en ekonomik protein eseri. Bunu etlerle, baklagillerle ve neyler karşılaştırırsanız karşılaştırın en ucuz proteini yiyebileceğiniz eser. Kaldı ki dünyada her vakit için besinin ehemmiyeti çok fazla ve gelecekte de insanların beslenmeleri için hangi eser derseniz yeniden tavuk etini söyleyebiliriz. Zira yumurta sürdürülebilir ve etraf dostu eser. Örneğin bir kırmızı eti üretirken salınan karbon ölçüsü 12 iken, yumurta üretmek için salınan karbon ölçüsü bunun 10’da biri kadar, bu çok kıymetli. Son vakitlerde gündeme gelen iklim değişikliklerinden ötürü herkesin çok dikkatle takip ettiği bir mevzu. Bir başka bahis ise yumurta üretmek için harcadığınız su ile kırmızı et üretmek için harcadığınız su ortasında tekrar 3’te bir oranında fark var. Bütün bunları topladığınızda dünya nüfusu artıyor. İleriye dönük alışılmış ki dünyanın iklimini de müdafaamız lazım, çevreyi de müdafaamız lazım. Hasebiyle en tercih edilebilir eser olmaya devam edecek” biçiminde konuştu.
TÜRKİYE’DE KİŞİ BAŞINA YILDA 150 YUMURTA DÜŞÜYOR
Türkiye’de 100 milyon yumurta tavuğundan yılda 18 milyar yumurta üretildiğini ve üretim kapasitesinin artması gerektiğini kaydeden Sezer, “Dünyadaki bütün istatistiklere bakarsanız, şu an yumurtanın insan başına tüketimi ortalama 100 civarında fakat gelişmiş ülkelere geçtiğimizde bu Japonya, Amerika ve Meksika üzere ülkelerde 400’e kadar kullanım ölçüsü artıyor. Artık Türkiye’ye gelirsek şu an hala 200’ü bulabilmiş değiliz. Türkiye’de daima yumurtlayan 100 milyon yumurta tavuğu var. Bu 100 milyon yumurta tavuğundan yılda yaklaşık 18 milyar yumurta elde ediyoruz. 18 milyar yumurtanın yaklaşık 2 milyarı ihraç oluyor münasebetiyle içeride 16 milyar civarında yumurta tüketiliyor. Türkiye nüfusunu 100 milyondan hesaplarsak ortalama yediğimiz yumurta ölçüsü 150 – 160 civarında. Türkiye’nin bunu kesinlikle arttırması lazım. Zira gelecekte planlanan dünyada sıhhat ve ekonomik açıdan hiç tartışmasız 300 yumurtaya kadar çıkması planlanıyor. Bunu üretimi arttırarak sağlayabiliriz” dedi.
“ÜRETİCİNİN ÖNÜNÜN AÇILMASI LAZIM”
Devlet ve kamuoyundan üretim için takviye beklediklerini söyleyen Sezer, “Bugüne kadar Türk tavukçusu kendi kazandığı parayı yatırıma çevirerek buraya gelebildi. Fakat ne yazık ki desteklendiği söylenemez. Kaldı ki yumurta tavukçuları dayanaktan çok köstek olunmamasını istiyorlar. Üretimin artması lazım, üretim arttırmanın tahlillerinden bir tanesi üreticinin para kazanması lazım. Para kazandığı vakit yatırıma yönelir. Lakin ne yazık ki vakit zaman bu çeşitli sebeplerle engelleniyor. Bence yumurta tavukçusunun önü hem devlet tarafından hem de kamuoyu tarafından açılması lazım. Daima zorluklarla gayret ediliyor. Zati meşakkatli bir iş, büsbütün tabiat içinde bir üretim yapıyorsunuz, her şey çok önemli, biyogüvenlikli şirketlerimiz zati mevcut. Lakin tabiatta çalıştığınız için rüzgarla bile gelebilecek riskler var. Münasebetiyle yumurta tavukçusu çok takdir edilebilir bir iş yapıyor. Bunu hiç göz gerisi etmemek lazım. Tavuk üretiminde en değerli ham unsur mısır. Türkiye’de mısır üretimi her geçen gün artıyor lakin bu artışın devamlılığını sağlamak değerli. Çiftçilere ne olursa olsun dayanak verilmesi lazım. Çiftçiliğin gelişmediği sürece hayvancılığın gelişmesi ve üretim kapasitesinin artması kelam konusu değil. Çiftçilerin de para kazanması lazım. Para kazanmaları için ne gerekiyorsa yapılması lazım. Tavukçular para kazandıklarında her vakit modernizasyona harcayacaklardır. Bu da beraberinde verimliliği getirir ve kapasite artırımına gideceklerdir. Günü kurtarmak için değil ileriye dönük makro fikirlerle çok büyük oranda desteklenmeleri lazım. İhracat her vakit bir istikrar ögesidir. Bu hususta hiçbir vakit kısıtlama ve tedbire olmaması lazım. Yurt dışında yeni pazarların açılması için devlet yeteri kadar dayanak veriyor. Bunların daima olması lazım. Bunları yapmazsak bugün kırmızı ette yaşadığımız kasvetleri, gelecekte beyaz et ve yumurtada da yaşayabiliriz” diye konuştu.